Arkadaşım Bayram!

Son gelişinde demiştin ki; “ruhsuz beden gibiyim; yaşayan ölü gibiyim!”

Keyifsizdin, bezgindin.

Oysa seni tanıdığım çocukluk yıllarımda ne kadar keyifli, ne kadar neşeliydin.

Bir Şeker Bayramında evimizin büyükleri “arkadaşın Bayram” diye tanıtmışlardı seni bana.

Ne şeker, ne tatlı, ne cömert arkadaştın sen ama.

Her gelişinde şekerler, tatlılar getirirdin.

Her gelişinde biz çocukları lunaparklara götürürdün.

Senin sayende harçlıkla, parayla dolardı cepler.

Senin sayende bayram ederdi şekere, ete hasret mideler.

Senin sayende görüşürdü birbirini görmeyenler.

Ve senin sayende barışırdı küsler.

Ne yazık ki son yıllarda bu özelliklerini kaybettin.

Çevrene, insanlara karşı eski duyarlılığında değilsin.

Artık insanları kaynaştıramıyorsun.

Unutulanları hatırlatamıyorsun.

“Bayram” dendi mi insanlar konu komşudan, hısım akrabadan kaçıyor.

Kendi başlarına kalmak için uzaklara, tatil yörelerine gazlıyor.

Arkadaşım Bayram; adın yine var ama ruhun yok.

Ruhun olmadığı için anlamın yok.

Ön adın şeker olsa da tadın yok.

Ah keşke adın gibi tadın da olsa.

Ah keşke “barıştıran, kaynaştıran” ruhun da olsa.

Çünkü ruhsuz bayram şekersiz tatlı gibi!

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.