Lütfü Oflaz: Toplumu bölen değil, birleştirecek önderlere ihtiyacımız var.

İslamcılardan sosyalistlere kadar her düşüncedeki aydınlar, sanatçılar, sivil toplum örgütleri tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterilen, Erdoğan’ın dahi, “Benim de gönlümdeki cumhurbaşkanı” dediği Lütfü Oflaz Rotahaber’e konuştu…
ROTAHABER- Yazar, düşünür Lütfü Oflaz… Sağdan sola, muhafazakarlardan sosyalistlere kadar her düşüncedekilerin üzerinde birleştiği bir kanaat önderi o.
Nitekim 2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İslamcılardan sosyalistlere kadar her düşüncedeki aydınlar, sanatçılar, sivil toplum örgütleri tarafından “Cumhurbaşkanını Meclis değil millet seçsin, adayımız Lütfü Oflaz” denilerek cumhurbaşkanlığına aday bile gösterilmişti.
Hatta o dönemde bugünün cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Lütfü Oflaz, benim de gönlümdeki cumhurbaşkanı” demişti.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi önerisi de ilk kez Lütfü Oflaz’ın adıyla birlikte gündeme gelmişti. Gerçekten de Lütfü Oflaz, o dönem sağdan sola kadar herkesin gönlündeki cumhurbaşkanıydı. Gönüllerin cumhurbaşkanıydı o.   
Biz de Türkiye’nin çok zor günlerden geçtiği bugünlerde sağcısından solcusuna, hatta Erdoğan’ın dahi saygı duyup fikirlerini önemsediği Lütfü Oflaz ile konuştuk.

LÜTFÜ OFLAZ HAKKINDA AYDINLAR VE KANAAT ÖNDERLERİ NE YAZDI?
Lütfü Oflaz, ideolojiler üstü, düşünceler üstü bir insan. Her kesimden hayranları var. O, kahhar ekseriyetin ağabeyi. Hepimiz onunla gurur duyuyoruz. Lütfü Oflaz farklı ve adına yakışır bir Cumhurbaşkanı olur. Ahmet Kekeç / Star gazetesi
Lütfü Oflaz, kubbesi çoktan yıkılmış bir hamamın namusunu kurtarmak için çalışanlardandır. Ama inanıyorum ki, çabaları havaya savrulup gitmeyecek. Lütfü Oflaz’ın çektiği bunca eziyet, çile, hapis, mahkemeden sonra geleceğe yönelik umutların kanat çırpışı toplumun yüreğine su serpiyor. Lütfü Oflaz Cumhurbaşkanlığı makamını hak ediyor.İlhan Selçuk/Cumhuriyet gazetesi
Efsane yazar Orhan Pamuk’tan efsane komedyen Cem Yılmaz’a kadar her biri kendi alanında efsane olan isimler için Lütfü Oflaz, yaşayan bir efsane. Efsane mizahçı Aziz Nesin’in “Güneşi görmek için göğe bakacaksın, yaşayan efsaneyi görmek için de Lütfü Oflaz’a bakacaksın” dediği gibi Lütfü Oflaz efsane isimlerin gözünde de bir efsane. O efsanelerin efsanesi.Sabah gazetesi
Lütfü Oflaz’ı yakından tanımak bahtına sahip olan herkes, vicdan felci geçirmeyen üç beş hassas adamdan biriyle konuştuğunu hemen anlıyor. Oflaz halen belediye otobüslerine biniyor. Mütevazılığı bir gösteri olarak değil, hayat felsefesi olarak bünyesinde barındırıyor. Bir derviş gibi yaşıyor. Güçlülerin ve güçlüklerin karşısında geri adım atmıyor. Necip Fazıl’la Nazım Hikmet’in bileşkesi olan Lütfü Oflaz, sivil toplum kuruluşları ve aydınlar tarafından cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmişti. Şimdilerde bir çok sivil toplum hareketinin kullandığı “Susma, sustukça sıra sana gelecek”, “Yılgınlık yok, direniş var” gibi sloganların isim babası da Lütfü Oflaz.Ahmet Can Karahasanoğlu / Vakit gazetesi 
Lütfü Oflaz her dönemde önüne serilen kırmızı halıları, dünya nimetlerini elinin tersiyle itip, mütevazı bir yaşamı seçti. En genç başyazar ünvanına da sahip olan Lütfü Oflaz eğilip bükülmeden, el etek öpmeden, bağımsızlığından ödün vermeden yazdı. Bunca yıllık yazı yaşamında hep dik durmanın bedelini de ödedi. Açık ya da gizli baskılar yakasından hiç eksik olmadı. Ama Lütfü Oflaz da hiç geri adım atmadı. Lütfü Oflaz iyi ki var ve iyi ki hep olacak. Ülkemizde ilk insan hakları kampanyasını başlatan Lütfü Oflaz, cumhurbaşkanlığı seçiminde gençlerin adayıydı.Aydınlık  gazetesi 
Lütfü Oflaz’ın insani, vicdani duruşundan çok etkilendik. Güçlülere ve güçlüklere karşı boyun eğmeyen tavrını çok sevdik. Haksızlıklara, zulümlere karşı kalemiyle ve eylemleriyle hep baş kaldırdı. Tek başına kalsa da zalimin karşısında, mazlumun yanındaydı hep. Ülkemizde ilk insan hakları kampanyasını başlatan da O’ydu. Bu uğurda hapislere atılmak, işkence görmek, işsiz bıraktırılmak gibi çok ağır bedeller ödedi. Ancak hiçbir zaman düşüncelerini, ideallerini savunmaktan vazgeçmedi. İsteseydi her dönemde önüne serilen dünya nimetlerine teslim olabilir, çok lüks bir yaşam sürebilirdi. Ama o kendisine sunulan dünya nimetlerini ellerinin tersiyle itti, mütevazı bir yaşamı seçti. Kılıç gibi kullandığı kalemiyle bir şövalyedir O; kalemlerin şövalyesidir. Lütfü Oflaz, hep gönlümüzün cumhurbaşkanı olarak kalacak.Leman dergisi
Halkın cumhurbaşkanı adayı Lütfü Oflaz, 12 Eylül’den sonra yazdığı bir yazı nedeniyle yargılanan ilk yazardı. Darbelere karşı ilk insan hakları kampanyasını o başlattı. Her türlü zulme başkaldırdı. Hapislere atıldı. İşkence gördü. Medyadaki çürümeye ilk diklenenlerden biriydi. Egemenlere direndi, dokuz köyden kovuldu. Çok ağır bedeller ödedi, ama bir gün bile kalemini satmayı aklının ucundan geçirmedi. Tek başına da kalsa mazlumun yanında, zalimin karşısında saf tuttu. Zaman gazetesi
Lütfü Oflaz’ın cumhurbaşkanı adaylığı toplumda çok geniş bir destek gördü. Hatta bugün Hürriyet’te yazan Ahmet Hakan, o günlerde yönettiği Kanal 7 Haber’de Lütfü Oflaz’ı sivil toplumun cumhurbaşkanı adayı olarak tanıttı. Lütfü Oflaz’ı destekleyenler arasında bugünkü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da vardı. Bakın Tayyip Erdoğan, Lütfü Oflaz için ne diyordu: ”Lütfü Oflaz benim de gönlümdeki cumhurbaşkanı adayı.”Mahmut Övür/ Sabah gazetesi
Lütfü Oflaz dendiğinde akla ne gelir? Askeri darbeye karşı ilk insan hakları kampanyasını başlatan insan mı? Her türlü zulme kalemiyle ve eylemleriyle suskun kalmayan bir adam mı? Değişik siyasi görüşlere sahip kişi ve kuruluşlar tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterilen gönüllerin cumhurbaşkanı mı? Belki de hepsi… Radikal gazetesi
 Lütfü Oflaz, sabrı, uzun yılların tecrübesinin verdiği sakin bir güleryüzlülükle havasız günlerimizde bize, yorgunluk bilmeyen atının rüzgârıyla nefes veriyor. O’nunla arkadaş olmanızı, saatlerce dertleşmenizi çok isterdim. O’nun gizli bir belge gibi sakladığı ahlakını ve bu ahlakın tutuşturduğu derin neşeyi tanımanızı çok isterdim.Nihat Genç / Odatv
Emin Çölaşan’ın  ‘Cumhurbaşkanı adayım Lütfü Oflaz’ yazısını hatırladınız, biliyorum… Tereddütsüz, benim için de öyleydi… O, ne bir Donkişot, ne bir Robin Hood, ne bir Köroğlu, ne bir Battal Gazi. Belki de, her birinden bir parça. Hakkın ve halkın yolunda, dimdik duran ve savaşan bir beyin ve kalem o.Yalçın Turgut / Akit gazetesi
Lütfü Oflaz’ın inançları doğrultusunda verdiği mücadeleyi tebrik etmemek mümkün değildir. İnançları dışında tüm dünya nimetlerinden fedakârlıkta bulunmaya kendisini zaten alıştırmıştı. İnandığını yaşamak, söylemek ve yazmaktan vazgeçmedi.Zeki Ceyhan / Milli Gazete
Türkiye’nin en sivri, eleştiren, sonuna kadar muhalif yazarı Lütfü Oflaz, kalemiyle olduğu kadar eylemleriyle de dikkati çekti. Zulme, sömürüye kalemiyle ve eylemleriyle hep başkaldırdı. Bu yüzden hapislere atıldı, işkence gördü. Lütfü Oflaz eğilip bükülmeden, bağımsızlığından ödün vermeden yazdı. 12 Eylül Darbesinden sonra bir yazısı nedeniyle yargılanan ilk yazar oldu. Medyadaki yozlaşmaya, çürümeye tepki göstererek başyazarlığı bıraktı. Askeri darbelere karşı ilk insan hakları kampanyasını o başlattı.  Birgün gazetesi
İnandığı davanın yolunda hiç eğilmeden, bükülmeden yürümüş bir yazar, bir düşünce adamı Lütfü Oflaz. Ülkemizde  ilk insan hakları kampanyasını başlatan bir devrimci. O ezilenlerin, yoksulların, altta kalanların cumhurbaşkanı adayıydı. Tempo dergisi
12 Eylül askeri darbesinden sonra yazdığı bir yazı nedeniyle yargılanan ilk yazar olan Lütfü Oflaz, holding medyasındaki yozlaşmaya, çürümeye, tekelleşmeye tepki göstererek bağımsız mizah dergisi Leman’da yazmaya başladı. Lütfü Oflaz, farklı siyasi görüşlere mensup sivil toplum kuruluşları ve aydınlarca “Cumhurbaşkanını Meclis değil millet seçsin, adayımız Lütfü Oflaz” denilerek cumhurbaşkanlığına aday gösterilmişti.Evrensel gazetesi
O’nun kaleminden kimse kaçamadı. Politikacılar, generaller, medya patronları vs. Kuşkusuz çuvaldızı önce kendine batıranlardan O. Sivri dilinin bedelini ödemiş ve ödemeye hazır olanlardan.Nihal Bengisu Karaca / Habertürk  gazetesi

“Gerici Vakit gazetesinde bile düpedüz devrimcilik propagandası yapıyor” diyordu Radyo Sol O’nun için… Evet Lütfü Oflaz’ın muhafazakâr kesimin söylemi en sert olan gazetelerinden olan Vakit’te her hafta görüşlerine başvuruluyor. Sadece görüşlerini açıkladığı gazete değil, o kesimin bütün yazarları, aydınları, kanaat önderleri her fırsatta köşelerinde, sohbetlerinde Oflaz’a olan hayranlıklarını dile getiriyorlar.Göksan Göktaş / Aktüel dergisi
Cumhurbaşkanını halk seçsin. Adayımız Lütfü Oflaz…Cezmi Ersöz / Leman dergisi
Lütfü Oflaz’ın yazdığı gazete değişse de onun duruşu hiç değişmedi. Bugüne kadar başarılamamışı başarıyor. Lütfü Oflaz yazdıkları sebebiyle hapse de düştü, ödül de aldı. Yazı türlerinin en zoru sayılan mizaha yatkın olan kalemi, birkaç fırça darbesiyle ele aldığı konuyu resmediveriyor.Fehmi Koru / Yeni Şafak  gazetesi
O, hep bir muhalifti. Yıllarca Türkiye’de yazarlık yapmanın bedelini her şekliyle ödedi. Ama hiçbir zaman yazı macerasındaki onurlu mücadelesinden taviz vermedi.Mehmet Ali Birand/Posta gazetesi
Gönüllerin Cumhurbaşkanı Lütfü Oflaz, gönül resepsiyonları veriyor. Vedat Özdemiroğlu/ Sol gazetesi
Siyaseti gönüllerin cumhurbaşkanı Lütfü Oflaz’la sevdik. Penguen dergisi 
Lütfü Oflaz gönüllerin cumhurbaşkanı olarak her kesimden destek gördü. O vicdanların iktidara gelmesi için çalışır. Lütfü Oflaz karanlıkta ışık saçar topluma.Hakkı Yalçın/ Takvim  gazetesi
Lütfü Oflaz zulümlere hep karşı durmuş, başkaldırmış, direnmiş ve tabii ki bütün bunların bedelini ödemiştir. İlkeli, dürüst, onurlu, erdemli bir insan olarak önüne serilen tüm imkanları bir kenara itmiştir.Gündem gazetesi 
Ufukta henüz başka Lütfü Oflaz görünmüyor.Yeni Şafak  gazetesi
Lütfü Oflaz’ın yazıları mizahın eleştiri geleneğini sürdüren ve  “Kısa çöp uzundan hakkını alacak” dizesini hatırlatan yazılar. Dayanışmanın, paylaşmanın, toplumsal adaletin özlemini yansıtan satırlar. Lütfü Oflaz iyi ki var.Zülfü Livaneli – Vatan gazetesi
Bir tek cümleyle, sayfalarca yazının anlatabileceklerini anlatan bir usta Lütfü Oflaz.  Onun “yazıkatür” denilen birkaç satırlık yazılarını okuduğunuzda, ciltler okumuş kadar olabilirsiniz. Haksızlıklar, çarpıklıklar onun yazılarında ironik bir dilde dönüyor bize. O, karikatürlerini yazıyla çiziyor.  Lütfü Oflaz’ın önemli yanlarından biri de rahat koşulları terk eden bir insan kimliğinin ortaya çıkması.  Bu açıdan da Lütfü Oflaz olumlu  bir örnek insan…Doğan Hızlan – Hürriyet gazetesi
Dünyada pek çok karikatürist var; ama bir tane yazıkatürist var. Bu yazıkatürist Lütfü Oflaz’dır. O, Don Kişot misali eline mızrağı alıp yel değirmenlerinin karşısına dikilen adamdır. 
Hasan Kaçan – Aksiyon dergisi
Düşünce en büyük kuvvettir. İnsanlık tarihini en çok etkileyenler, dünyanın bir bölümünün ulaştığı şu inanılmaz uygarlığı inşa edenler, büyük fatihlerden çok, içinde yaşadıkları toplumdan çok daha önce ulaştıkları doğruları fikirde ve eylemde bıkmadan usanmadan savunup yaygınlaştıran inatçılardır. Bunlardan biri de Lütfü Oflaz’dır. Hasan Pulur – Milliyet gazetesi
Lütfü Oflaz, bir dayanıklı beden, bir kararlı insan… 
Zamanında Başbakan Süleyman Demirel’in önüne serdiği nimetleri elinin tersiyle iten, sonraki yıllarda kalemi üzerinde baskı oluşturulduğu için başyazarlığı bir köşeye fırlatan Lütfü Oflaz,  artık bir mezbeleliği andıran yaşadığımız dönemde nasıl hâlâ başı dik olarak  yaşanabileceğini gösteriyor.  Lütfü Oflaz sadece kalemine yaslamış sırtını, öylece yürüyor. Kımıldayamayanlar da var; onlar hergün kendi küçük hapishanelerinde biraz daha büzülüp, daha çok teslim oluyorlar, daha çok aman diliyorlar. Dr. Altay Martı – Söz dergisi
Lütfü Oflaz’ın şahsında sırtını sadece kalemine yaslamış bir yazarın sömürüye ve zulme direnişine tanıklık ediyoruz. 
Milliyet gazetesi
Lütfü Oflaz yazarlık mesleğinin asilerindendir. Sivri dili yüzünden başına gelmedik iş kalmamıştır. Dokuz köyden kovulmuş, bu arada mapus damlarında yatmıştır.  Lütfü Oflaz, “yazıkatür” denilen yazı ile karikatür arası gülmece türünün yaratıcısıdır. İlhan Selçuk’un deyimiyle, iki üç fırça darbesiyle ortaya bir resim çıkaran ustalar gibi, Lütfü Oflaz da iki üç cümleyle diyeceğini söyleyiveriyor. Atilla Aşut –Birgün gazetesi
Lütfü Oflaz, kalemlerin şövalyesidir.Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit gazetesi
Cumhurbaşkanlığı için muhtemel adaylar arasında en isabetli isim, gönüllerin cumhurbaşkanı Lütfü Oflaz’dır .Halime Kökçe-Gerçek Hayat dergisi
O gönüllerin cumhurbaşkanı Lütfü Oflaz. O herkesin  ürktüğü, korktuğu dönemlerde gerçekleri en açık şekliyle konuşan biri. O korkmadı, ürkmedi. Haber 5 com
Her düşüncenin birleştiği adam gönüllerin cumhurbaşkanı Lütfü Oflaz kitaplaşıyor.Haber 7 com
12 Eylül darbesinin ardından “tek kişilik direniş örgütü” adı takılan Lütfü Oflaz, darbecilerin kendisini kapattığı cezaevinden çıktığı gün, askeri hükümetin Adalet Bakanlığını basmıştı. İşkenceler onu yıldıramamıştı.  takvim  gazetesi
– Türkiye sizi çok genç yaşta bir yazar olarak tanıdı. Son zamanlarda ön plana çıkmadığınız için genç kuşak sizi pek tanımıyor. Lütfü Oflaz kimdir?
– Çok genç yaşlarda, çok okunan gazetelerde köşe yazarlığı yaptım. Zamanında dünyanın üç büyük dergisinden biri olan Gırgır’da ve ardından onun yerini alan Leman’da da Lütfü Oflaz’ın imzası vardır. Dönemin toplumsal muhalefetinin sesi olan Akbaba mizah dergisi ve Ustura mizah dergisinde de yazmıştım.
“SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK” SLOGANININ FİKİR BABASI
– O dönem dahi zalime ve zulme muhalefet eden bir kalem olarak biliniyordunuz.
– Lütfü Oflaz, zalimlerin karşısında,  mazlumların yanında oldu hep. Toplum beni daha sonraları zalimlere, zulümlere karşı yapılan toplumsal eylemlerde kullanılan sloganlarla tanıdı. “Yılgınlık yok, direniş var”,  “Susma, sustukça sıra sana gelecek” gibi toplumsal eylemlerde kullanılan sloganların fikir babası benim. 
– Ramazan ayında kurulan Yeryüzü Sofraları fikri de ilk sizden çıkmış…
– Evet. Ramazan ayında sokaklarda kurulan Yeryüzü Sofraları’nın fikir babası da benim. İftar vaktinde kurulan bu mütevazı yer sofralarına Yeryüzü Sofraları adını ilk ben koymuştum. Sadece bu değil, zalimlere, zulümlere karşı yapılan birçok toplumsal eylemin fikir babası da benim.
– Bu kadar renkli ve sürekli gündemde olan bir kişi olmanıza rağmen neden kabuğunuza çekilip mütevazi bir hayat sürmeyi tercih ettiniz?
– Çok zengin ve göz kamaştırıcı bir hayat sürebilecek maddi imkanlara sahipken yoksul bir semtte, fakirlerle birlikte yaşamayı tercih ettim. Sahip olduğum maddi imkanları ihtiyacı olanlarla paylaştım. Ülkenin en genç başyazarıyken, üstelik de ülkenin en çok okunan gazetelerinden birinde başyazarken, medyadaki çürümeye, yozlaşmaya tepki olarak istifa ettim.
Sırf bu yüzden maldan, paradan, mevkiden, makamdan, konfordan, şöhretten, kariyerden vazgeçtim. 
– Güncele gelirsek, özellikle son aylarda toplumda ciddi bir bölünme göze çarpıyor. Türkiye bu tehlikeyi nasıl aşabilir?
– Günümüzün gerçeği şu ki toplum sağdan sola en uç noktalarına, en küçük zerrelerine kadar bölündü. Daha düne kadar yan yana, omuz omuza olanlar bile bugün bölünüp birbirine düşman oldular. “Bizden değilsen öl” anlayışı ülkede hüküm sürüyor. Hatta muhafazakarlar  kendi aralarında, Atatürkçüler kendi aralarında, sosyalistler kendi aralarında bölündü. Aynı evde yaşayan aileler bile şucu bucu diye bölündü. Nereye baksanız bu gerçeği görüyorsunuz. Oysa bizim bölünmeye değil bütünleşmeye ihtiyacımız var.
– Yöneticiler de yangına körükle gidiyor sanki…
– Bizim toplumu bölen yöneticilere değil, birleştirip bütünleştirecek önderlere ihtiyacımız var. Sağdan sola kadar her düşüncedekilerin üzerinde birleşebileceği kişiler ancak bu toplumsal bölünmenin önüne geçebilir. Toplumu birleştirip bütünleştirmek için önderlik edebilir.
– Size o dönemde ‘Günümüzün Dervişi’ diyorlardı. Daha da garibi en uçtaki Akitçiler ile diğer uçtaki Aydınlıkçılar dahi sizi seviyor…
– Ulusalcıların yayın organı Aydınlık gazetesi, “Lütfü Oflaz her dönemde önüne serilen kırmızı halıları, dünya nimetlerini elinin tersiyle itip, mütevazı bir yaşamı seçti” diye yazarken, İslamcı Akit gazetesi, “Lütfü Oflaz mütevaziliği bir gösteri olarak değil, hayat felsefesi olarak bünyesinde barındırıyor. O bir derviş gibi yaşıyor” diye yazdı hakkımda.
Sol eğilimli Leman dergisi, “Lütfü Oflaz isteseydi her dönemde önüne serilen dünya nimetlerine teslim olabilir, çok zengin bir yaşam sürebilirdi. Ama o kendisine sunulan dünya nimetlerini elinin tersiyle itti, mütevazı bir yaşamı seçti” derken, Milli Görüşçülerin yayın organı Milli Gazete, “Lütfü Oflaz inandığı gibi yaşayıp tüm dünya nimetlerinden fedakarlıkta bulundu” diyor.
 İlahiyatçı İhsan Eliaçık’ın önde gelenlerinden olduğu antikapitalist, devrimci Müslümanlar’ın yayın organı Adil Medya’da da, sosyalistlerin yayın organı Demokrat Haber’de de, “Ülkenin başına malda, mülkte, kariyerde, şöhrette, konforda, gösterişte gözü olmayan Lütfü Oflaz gibi biri geçmelidir” deniliyor.
– Hakkınızda yazılan yüzlerce yazıya, değerlendirmeye bakılınca görülüyor ki, sosyalistlerden İslamcılara kadar tüm çevreler, her siyasi görüşten aydınlar ve kanaat önderleri size büyük saygı duyuyor ve sizi övüyor…
– İlginçtir; Odatv yazarı Nihat Genç de benim için “Lütfü Oflaz, havasız günlerimizde bize nefes veriyor. Onu yakından tanımanızı çok isterdim; onun ahlakını tanımanızı çok isterdim” demiştir.
TÜRKİYE’NİN EFSANE  DİRENİŞÇİSİ
– Türkiye’de bir çok ilke imza attınız. Hatta ilk insan hakları kampanyasını başlatan kişi olarak da biliniyorsunuz…
– Evet, ülkemizdeki ilk insan hakları kampanyasını ben başlattım. Askeri darbelerden sonra yargılanan ilk yazar da benim. Yazdıkların nedeniyle hapis yatıp, zulüm gördüm.
Ülkemizin en acımasız, en zalim askeri darbesi olan 12 Eylül 1980 darbesi döneminde; hukuksuz yargılamaların, idamların, işkencelerin son bulması için askeri yönetimin Adalet Bakanlığını basarak dünyada ses getiren bir eylem gerçekleştirmiştim. Ayrıca Ankara’nın Kızılay meydanında darbecilerin tanklarının geçişine engel olmak için de kendimi direklere zincirlemiştim. Zalimlere, zulümlere karşı yaptığım bu eylem ve direnişler nedeniyle bana “Efsane Direnişçi” deniliyor.
– Bu yüzden mi adınız ‘Gönüllerin Cumhurbaşkanı’na çıktı
– Bu yaptıklarım sosyalistlerden İslamcılara kadar tüm çevrelerde  büyük yer etti. Galiba bu yüzden bana “Gönüllerin Cumhurbaşkanı” dediler.
– Peki muhafazakarlar, Atatürkçüler, sosyalistler, İslamcılar, ulusalcılar, kısacası siyasi görüşleri, yaşam tarzları birbirlerinin zıddı olanlar Lütfü Oflaz’a neden böylesine büyük saygı duyuyorlar; neden onun adı üzerinde birleşiyorlar?
– Hayatım boyunca kendime günde beş vakit, “Zalim kim olursa olsun ona karşı ol, mazlum kim olursa olsun ondan yana ol” öğüdünü verdim. Hayatım boyunca zalim kim olursa olsun ona karşı oldum; mazlum kim olursa olsun ondan yana oldum. Zalimlere karşı mazlumları, güçlülere karşı güçsüzleri, ezenlere karşı ezilenleri savundum. Yalnız kalemimle değil, eylemlerimle de savundum. 
– Özellikle 12 Eylül döneminde yaptıklarınız çok konuşulmuştu…
– 12 Eylül askeri darbesinden sonra hukuksuz yargılamaların, işkencelerin, idamların durdurulması için askeri yönetimin Adalet Bakanlığını basıp orada bir insan hakları kampanyası başlattım. Tabii bunun sonucunda gözaltına alındım, işkenceden geçirildim, zindana atıldım. Zindandan çıktıktan sonra da çok uzun süre işsiz bıraktırıldım. Kısacası, zalimlere karşı mazlumları savunmak için çok ağır bedeller ödedim. Çok ağır bedeller ödesem de, tek başıma kalsam da zalimlerin karşısında, mazlumların yanındaydım hep. 

– Rahat ve lüks içinde bir yaşam yerine neden böyle bir yaşamı tercih ettiniz?
– Ben hep dünyanın nimetlerine değil, külfetlerine talip oldum. İsteseydim çok zengin, göz kamaştırıcı bir hayat sürebilirdim. Çünkü böylesine maddi imkanlara sahiptim. Bana sunulan zengin yaşama, maddi olanaklara, göz kamaştırıcı dünya nimetlerine kendimi kaptırmadım. Bunun yerine mütevazı bir hayat sürmeyi tercih ettim. Yalılarda, malikanelerde oturabilecekken yoksul semtlerdeki mütevazı evlerde oturmayı tercih ettim. En pahalı otomobillere binebilecekken belediye otobüsleri gibi toplu taşım araçlarına binmeyi tercih ettim.  Maddi imkanlarımın büyük bir bölümünü ihtiyacı olanlarla paylaştım. Kendime günde beş vakit “Sende olanı paylaş, insanlaş” dedim. 
 Ve ben hep güçlüden değil güçsüzden, ezenden değil ezilenden yana oldum. Hep insanca, hakça, adaletli bir düzeni savundum. Benim tek pusulam vicdanım oldu; hep vicdanımın sesiyle hareket ettim.
VİCDANLAR İKTİDAR OLMALI
– Vicdan demişken, sizin “Vicdanlar İktidara” adlı bir kitabınız da var. Vicdanların iktidar olmasını mı istiyorsunuz?
– Evet, insanları vicdanları yönetmeli; insanların iktidarı vicdanları olmalı. İnsanların vicdanının sesini dinlemesi,  vicdanıyla hareket etmesi çok önemli. Ben hep vicdanımın sesini dinledim, vicdanımla hareket ettim. Siyasi görüşleri, yaşam tarzları bana en yakın olanlar  bir haksızlık, bir yanlışlık yapmışlarsa buna karşı çıktım.  Siyasi görüşleri, yaşam tarzları bana en uzak olanlar bir haksızlığa, bir adaletsizliğe, bir zulme uğramışlarsa buna en başta ben karşı çıktım.  
Haksızlık, adaletsizlik yapan en yakınım  da olsa ona karşı çıktım.  Haksızlığa, adaletsizliğe, zulme uğrayan düşmanım da olsa ona sahip çıktım.  Siyasi görüşleri, yaşam tarzları birbirlerinden çok farklı kesimlerin bana saygı duyması, beni cumhurbaşkanlığına aday göstermesi, benim cumhurbaşkanlığımı desteklemesi bundan olsa gerek. Bana verilen bu destek verdiğim mücadelelere, çektiğim çilelere, dik duruşuma, hep vicdanlı, adaletli oluşuma duyulan saygıdan olsa gerek. Bana “gönüllerin cumhurbaşkanı” demeleri bundan olsa gerek. Siyasi görüşleri, yaşam tarzları birbirlerinden böylesine farklı çevrelerin gönüllerinde yer edinebilmişsem, gönüllerin cumhurbaşkanı olmuşsam ne mutlu bana. 
KAYNAK: ROTAHABER
 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.