“Güneşi görmek için göğe, yaşayan efsaneyi görmek için Lütfü Oflaz’a bakacaksın” SABAH GAZETESİ

 Lütfü Oflaz, toplumun her kesiminden büyük saygı görüyor.

Bir insana hem Atatürkçüler hem muhafazakârlar saygı duyabilir mi? Bir insana hem sağcılar hem solcular hayran olabilir mi? Bir insana Cumhuriyet gazetesinden Vakit gazetesine kadar dünya görüşleri birbirlerine taban tabana zıt olan kesimlerin sözcüleri, hayranlıklarını dile getirebilir mi? Hatta bu kesimlerin önde gelenleri, aydınları, yazarları, sanatçıları, sivil toplum kuruluşları, aynı insanı cumhurbaşkanlığına aday gösterip, “Gönüllerin cumhurbaşkanı” diyebilir mi? Ünlü yazar Aziz Nesin’in “Güneşi görmek için göğe bakacaksın; yaşayan efsaneyi görmek için de Lütfü Oflaz‘a bakacaksın” dediği gibi, Lütfü Oflaz, her kesimin gözünde yaşayan bir efsane. O kadar efsane ki, Başbakan Tayyip Erdoğan 2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Lütfü Oflaz, benim de gönlümdeki cumhurbaşkanı” demişti. Zaten o günlerde birbirlerinden çok farklı siyasi görüşlere sahip olan aydınlar, yazarlar, sanatçılar, sivil toplum örgütleri, “Cumhurbaşkanını halk seçsin, adayımız Lütfü Oflaz” diyerek, O’nu cumhurbaşkanlığına aday göstermişlerdi. Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk, “Lütfü Oflaz, kubbesi çoktan yıkılmış bir hamamın namusunu kurtarmak için çalışıyor. Ama inanıyorum ki bu çabaları havaya savrulup gitmeyecek. Çektiği bunca eziyet, çile, hapis, mahkemeden sonra, Lütfü Oflaz’ın şahsında geleceğe yönelik umutların kanat çırpışı toplumun yüreğine su serpiyor. Lütfü Oflaz, cumhurbaşkanlığı makamını hak ediyor” demişti. Atatürkçü İlhan Selçuk ile zıt bir dünya görüşüne sahip olan İslamcı Vakit gazetesinin yazarı Ahmet Kekeç ise, “Lütfü Oflaz, farklı ve adına yakışır bir cumhurbaşkanı olacak. O ideolojiler üstü, düşünceler üstü bir insan. Her kesimden hayranları var. O kahhar ekseriyetin ağabeyi. Hepimiz onunla gurur duyuyoruz” diye yazmıştı. Lütfü Oflaz hakkında Atatürkçü, İslamcı, liberal, sosyalist yüzlerce aydın, yazar-çizer, sanatçı, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri bunlara benzer yazılar kaleme almışlar, görüşler açıklamışlardı. Peki Lütfü Oflaz, dünya görüşleri birbirlerine böylesine taban tabana zıt olan kesimlerin gözünde neden yaşayan bir efsaneydi? Bu soruya belki de en güzel cevap, Orhan Pamuk’tan Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, Can Yücel’den Murathan Mungan’a, Cem Yılmaz’dan Yılmaz Erdoğan’a, Metin Üstündağ’dan Erdil Yaşaroğlu’na, Nihat Genç’ten Cezmi Ersöz’e kadar pek çok yazarı bünyesinde barındıran Leman dergi grubunun yazar-çizerlerinin ortaklaşa yayınladığı bir yazıda verilmişti. Bu yazıda Lütfü Oflaz için şöyle denilmekteydi:

“Lütfü Oflaz’ın insani ve vicdani duruşundan çok etkilendik. Güçlülere ve güçlüklere karşı boyun eğmeyen tavrını çok sevdik. Haksızlıklara, zulümlere karşı kalemiyle ve eylemleriyle hep baş kaldırdı. Ülkemizde ilk insan hakları kampanyasını başlatan da O’ydu. Bu uğurda hapislere atılmak, işkence görmek, işsiz bıraktırılmak gibi çok ağır bedeller ödedi. Ancak hiçbir zaman düşüncelerini, ideallerini savunmaktan vazgeçmedi. İsteseydi her dönemde önüne serilen dünya nimetlerine teslim olabilir, çok lüks bir yaşam sürebilirdi. Ama o kendisine sunulan dünya nimetlerini elinin tersiyle itti, mütevazı bir yaşamı seçti. Lütfü Oflaz, hep gönlümüzün cumhurbaşkanı olarak kalacak.”

Her kesimin “Gönüllerin Cumhurbaşkanı” dediği Lütfü Oflaz, askeri darbelere karşı sergilediği destansı direnişle de efsaneleşmişti. O, demokrasiyi savunmak için darbecilerin tanklarının önüne dikilmişti. Darbe dönemindeki hukuksuz yargılamaların, işkencelerin, insan hakları ihlallerinin son bulması için askeri hükümetin Adalet Bakanlığı’nı basmıştı. Eylemci yanı için O’na, “Efsane Direnişçi” adı takılmıştı. Yazarlığı için ise “Kalemlerin Şövalyesi”, “Kelimelerin Efendisi”, “Kelimelere dans ettiren kalem” sıfatları kendisine layık görülmüştü. Karikatüristlerin çizgilerle yaptığını kelimelerle yapmayı başardığı için, onun yazı üslubu “yazıkatür” olarak değerlendirilmiş ve “İki üç fırça darbesiyle ortaya bir resim çıkaran ustalar gibi, Lütfü Oflaz da avuç içi kadar bir alanda diyeceğini söyleyiveriyor” denilmişti.

İşte yaşayan efsane Lütfü Oflaz’ı anlatan aydınların, yazarların yazdıklarından bazıları:

Bugün Hürriyet’te yazan Ahmet Hakan, o günlerde yönettiği Kanal 7 haberde Lütfü Oflaz’ı ‘Sivil toplumun Cumhurbaşkanı adayı’ olarak tanıttı. İşte o günlerde Lütfü Oflaz’ı destekleyen ilginç bir isim daha vardı. Kimdi dersiniz? Bugünkü başbakan Tayyip Erdoğan. Bakın o günlerde Tayyip Erdoğan ne diyordu: “Lütfü Oflaz benim de gönlümdeki cumhurbaşkanı adayı.” Mahmut Övür – Sabah gazetesi/ 27 Ocak 2007

Lütfü Oflaz dendiğinde akla ne gelir? Askeri darbeye karşı ilk insan hakları kampanyasını başlatan insan mı? Her türlü zulme kalemiyle ve eylemleriyle suskun kalmayan bir adam mı? 2000 yılındaki seçimlerde değişik siyasi görüşlere sahip kişi ve kuruluşlar tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterilen gönüllerin cumhurbaşkanı mı? Belki de hepsi… Radikal Gazetesi / 12 Mayıs 2006

Halkın cumhurbaşkanı adayı Lütfü Oflaz, 12 Eylül’den sonra yazdığı bir yazı nedeniyle yargılanan ilk yazardı. Darbeye karşı ilk insan hakları kampanyasını o başlattı. Her türlü zulme başkaldırdı. Hapislere atıldı. İşkence gördü. Medyadaki çürümeye ilk diklenenlerden biriydi. Egemenlere direndi, dokuz köyden kovuldu ama bir gün bile kalemini uyarlamayı aklının ucundan geçirmedi. Tek başına da kalsa mazlumun yanında saf tuttu. Günde 5 vakit kendisine “Zalim kim olursa olsun ona karşı ol, mazlum kim olursa olsun ondan yana ol” öğüdünü verdi; bunu da hakkıyla uyguladı. Oflaz, Peter Sellers’in canlandırdığı o müthiş Kükreyen Fare karakterinin gerçek hayattaki izdüşümüdür. Sellers, Kükreyen Fare filminde, ülkesini sinek gibi ezmeye çalışan ABD’ye nasıl kafa tutmuşsa, Oflaz da Bush’a hareket çekiyor. Tamer Korkmaz – Zaman Gazetesi / 30 Aralık 2005

Biraz dikkatiniz dağınıksa, Lütfü Oflaz’ın mizahındaki sadelik sizi yanıltabilir. Her hafta Leman dergisinde ortalama 18 satırlık minyatür “yazıkatür” köşesini okuduğunuzda, ciltler okumuş kadar olabilirsiniz.
Tıpkı bilgisayarların küçüldükçe değer kazanması ve daha çok işlev görebilmesi gibi, Lütfü Oflaz da yazılarını giderek daha küçültmekten yana. Duruş ve ilkeler Lütfü Oflaz’ın başını epey derde sokmuş. Emekçi Partisi’nin kapatılmasına karşı çıktığı için 12 Eylül döneminde yargılanıp on ay hapis yattığı ve temyiz hakkını bile kullanamadığı günleri “Bir Mahkum” kitabında, bir yazıkatür gibi izleyebilirsiniz… Kişiliğine “Don Kişot ruhu” tanımlamasını uygun görüyor. “Yel değirmenlerine saldırmak yapımda var. Bedelini tabi ağır ödetiyorlar. Ama yine de kendinizi tutamıyorsunuz. Türkiye’de ilk insan hakları kampanyasını ben başlattım. Hapisten çıkar çıkmaz Adalet Bakanı’nın kapısına dayandım…” Lütfü Oflaz’ın hayatı, çizgi roman. Son yazılarından birinde söylediği gibi, ruhu Eyfel Kulesi, bedeni Piza Kulesi! Milliyet Gazetesi Entelektüel Bakış Sayfası / 15 Ağustos 1998

Bir tek çizgiyle sayfalarca yazının anlatabileceklerini ifade eden karikatür sanatını yazıyla sürdüren bir usta Lütfü Oflaz. Mizahın çizgiyle aktardığı bu renkli dünyayı Oflaz, kısa yazıyla anlatıyor. Haksızlıklar, çarpıklıklar, gülünç durumlar onun objektifinde birkaç kez daha büyütülerek ironik bir dilde dönüyor bize. O, karikatürlerini yazıyla çiziyor. Doğan Hızlan – Hürriyet Gazetesi / 24 Ocak 1997

Mehmet Emin Kazcı’nın ‘Cumhurbaşkanı adayım Lütfü Oflaz’ yazısını hatırladınız, biliyorum… Tereddütsüz, benim için de öyleydi… O, ne bir Donkişot, ne bir Robin Hood, ne bir Köroğlu, ne bir Battal Gazi. Belki de, her birinden bir parça. Hakkın ve halkın yolunda, dimdik duran ve savaşan bir beyin ve kalem o. Yalçın Turgut Emin-Vakit Gazetesi / 4 Eylül 2003

Lütfü Oflaz iyi ki var ve iyi ki hep olacak. Ülkemizde ilk insan hakları kampanyasını başlatan Lütfü Oflaz, son cumhurbaşkanlığı seçiminde gençlerin adayıydı. Aydınlık Dergisi / 29 Haziran 2003

O, hep bir muhalifti. Yıllarca Türkiye’de gazetecilik yapmanın bedelini her şekliyle ödedi. Ama hiçbir zaman yazı macerasındaki onurlu mücadelesinden taviz vermedi. Mehmet Ali Birand – Posta Gazetesi / 26 Temmuz 1999

Lütfü Oflaz, atını mahmuzlamasa da, o at artık, sabah akşam kendiliğinden ‘tırıs’ gidebiliyor. Çünkü o uzun yol yolcusu. Bizler, ani, sert ataklarla öne fırlıyor, hızla arayı açtığımızı düşünüyor, yanılıyoruz. Lütfü Oflaz, sabrı, uzun yılların tecrübesinin verdiği sakin bir güler yüzlülükle havasız günlerimizde bize, yorgunluk bilmeyen atının rüzgarıyla nefes veriyor. O’nunla arkadaş olmanızı, saatlerce dertleşmenizi çok isterdim. O’nun ‘gizli bir belge’ gibi sakladığı yazarlık ahlakını ve bu ahlakın tutuşturduğu derin neşeyi tanımanızı çok isterdim. Nihat Genç – Leman Dergisi

Yaşayan efsane Lütfü Oflaz hakkındaki diğer yüzlerce görüşü, değerlendirmeyi www.lutfuoflaz.com sitesinde okuyabilmek mümkün.

SABAH GAZETSİ

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.