Aranan adam!

Aranan yazar oldum mu bilemem, ama aranan adam oldum!

Hem de ne aranan…

Öyle ki askeri darbe sonrasında, polisler her gördükleri sakallıyı Lütfü Oflaz sanıyorlardı!

Nitekim aynı zamanda tıp doktoru olan Cumhuriyet gazetesi yazarı Erdal Atabek, “Belki de sensin” adlı kitabında da anlatır bunu.

Darbe sonrası bir gün sivil polisler Erdal Atabek’in etrafını çevirip, kimlik sormuşlar. Gösterdiği kimliği inceledikten sonra “Gidebilirsiniz” demişler. Ancak Erdal Atabek merakını yenemeyip “Birisini mi arıyorsunuz” diye sormuş. “Evet” demişler.

Bundan sonrasını Erdal Atabek özetle şöyle anlatır: “…Aradıkları bir yazarmış, kendisini tanımıyorlarmış… Dayanamayıp kimi aradıklarını sormuştum, söylemişlerdi: Lütfü Oflaz’ı arıyorlarmış.”

“Belki de sensin” şüphesiyle polislerin önüne geleni çevirip, Lütfü Oflaz aradığı günlerdi o günler.

Peki ne suç işlemiştim ki böylesine aranan adam olmuştum?
Tüm suçum darbecilerin hoşlarına gitmeyen yazılar yazmak, işler yapmaktı.

İnsan hakları kampanyası başlatmam gibi.

Oysa zulme karşı çıkacağıma zulme ortak olsaydım aranan adam değil, korunan adam olurdum.

Sonradan “ülkücü mafya” olarak anılacak kimileri gibi devletçe, polisçe korunan adam…

Zaten bu ülkede yazarlar aranan adam olur, hem suçlu hem güçlüler ise korunan adam…

İşte birkaç korunan adam, önceki hafta İstanbul Üniversitesi’nde kan döktüler yine.

Korunan adam olmasalar, bellerindeki silahlar, ellerindeki satırlar ile güvenliği aşıp üniversiteye girebilirler miydi?

Korunan adamlara deniyor ki, “Al sana satır, git karşı fikirdekileri kes kıtır kıtır.”

Korunan adamlara deniyor ki, “Al sana silah, git karşı fikirdekileri katledip kır.”

Hani ülkücülerin “Tanrı Türk’ü korusun” diye bir sloganları var ya; aslında o slogan şöyle olmalı:

“Tanrı Türk’ü korunan adamlardan korusun!”

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.